Fırat’ın doğusunda silahlar niçin susmuyor

Published on Nisan 15, 2020, 6:32 ö.s.

"Barış Pınarı milisler için de motive edici bazı vaatler içeriyordu. Yeni kontrol alanları, ekonomik kaynaklar, yapılacak toplu konutlar ve petrol bunların başında geliyordu. Bütçe krizi, uluslararası alandaki yalnızlık, Rusya ile birlikte çalışma zorunluluğu ve sahadaki koşullar dikkate alındığında ise Erdoğan’ın Barış Pınarı’nı yeniden canlandırması mümkün görünmüyor. Yani yarım kalmış bir iş daha fazla baş ağrısı olmaya aday gözüküyor."

Koronavirüs salgınının getirdiği zorluklara rağmen Suriye’nin İdlib vilayetine askeri sevkiyatları sürdüren Türkiye, Fırat’ın doğusunda da nefes aldırmıyor. 

Son haftalarda İdlib’e dikkat çekici miktarda askeri araç ve mühimmat sevkiyatı yapan Türk ordusunun bölgede kurduğu üslenme noktalarının sayısı 8 Nisan itibarıyla 53’ü buldu. Rusya ile 5 Mart’ta imzalanan Moskova Mutabakatı çerçevesinde M-4 yolu ve civarında güvenli koridor açma maksadıyla beklenen operasyonlar, İdlib cephesindeki hareketliliği anlaşılır kılıyor. Fakat Fırat’ın doğusunda Barış Pınarı Harekâtı ile kontrol edilen yerlerden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Suriye ordusunun bulunduğu bölgelere artan saldırılar beklentinin aksine.

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve SDG’nin koronavirüs önlemlerine odaklandığı, aynı şekilde Türk ordusunun denetimindeki Tel Abyad (Girê Spî) ve Rasulayn’da (Serekaniye) da koronavirüsün öncelikli gündem olduğu bir dönemde çatışmaların gerilemesi umuluyordu. Üstelik gerilim, Türk ordusunun yedeğinde sahaya sürülen Suriye Milli Ordusu’ndaki (SMO) gruplar arasında baş gösteren kavgalar ve maaşların ödenmediği gerekçesiyle Türkiye’ye yönelik artan tepkilerin gölgesinde tırmanıyor.

Koronavirüsün artık küresel bir soruna dönüştüğü mart ayı boyunca özellikle Tel Abyad, Ayn İsa ve Tel Temir bölgelerinde çatışmalar eksik olmadı. Nisanda gerilim daha da ivme kazandı. 

Rasulayn’ı merkez edinen güçler, yaklaşık 38 kilometre güneyde M-4’ün üzerinde yer alan Tel Temir’in Hristiyan köylerini hedef alıyor. Benzer şekilde Tel Abyad’ın 38 kilometre güneyinde, M-4 yolunun altında bulunan Ayn İsa ve çevresi de havan toplarına maruz kalıyor. 

Olayların sıklığı, düşük yoğunluklu bir çatışma stratejisine işaret ediyor. 

Al-Monitor’un yerel kaynaklardan derlediği bilgilere göre 2 Mart’ta Ayn İsa ve köyleri havan toplarıyla vuruldu. Aynı gün Tel Abyad tarafında Silip bombalandı. 3 Mart’ta Tel Abyad’a bağlı Kizeli, Silip ve Harabsahruç köyleri hedef oldu. 5 Mart’ta Silip ve Kor Hasan köylerine top atışları yapıldı. 7 Mart’ta Ayn İsa’nın Halidiye ve Hoşan köyleri ile göçmen kampı saldırıya uğradı. 10 Mart’ta Ayn İsa’ya bağlı Dibis köyü, 11 Mart’ta Mişerfa köyü bombalandı. 15 Mart’ta Hoşan’a tekrar topçu atışları yapıldı. 16 Mart’ta Tel Abyad’a bağlı Belûna köyü hedef oldu. 15-16 Mart’taki saldırılarda bir sivilin yanı sıra bir Suriye askeri yaralandı. 

16 Mart’ta Ayn İsa’nın Hoşan ile Kizeli, Tel Abyad’ın Kor Hasan ve Silip köyleri bombalandı. 19 Mart’ta Halidiye ve Hoşan’a yönelik saldırılar tekrarlandı. 

24 Mart’ta Tel Temir’e bağlı Arişa, Umm El Keyf ve Anik El Hava köyleri hedef oldu. 25 Mart’ta Fatsa, 27 Mart’ta Seyda topçu atışlarına maruz kaldı. 30 Mart’ta Hoşan, 31 Mart’ta Dibis tekrar vuruldu. 

1 Nisan’da Tel Temir’e bağlı Umm El Hamra ve Rasulayn’a bağlı Rabiha köyleri bombalandı. Bu saldırılarda biri kadın üç sivil yaralandı. 

2 Nisan’daki saldırının hedefinde Tel Temir civarında Umm El Keyf, Kabir Sağır, El Abuş, Rubaiyat ve Tel El Vard vardı. Kabir Sağır ve El Abuş’da Suriye ordusundan iki asker öldü, dört asker yaralandı. Anadolu Ajansı’na göre bu çatışmada SDG’den dört, Suriye ordusundan iki asker öldü. 

Milli Savunma Bakanlığı olaylarla ilgili “Kahraman komandolarımız, Barış Pınarı bölgesinin güneyinde başarılı bir operasyon daha gerçekleştirdi. Huzur ve güven ortamını bozmak için saldırı girişiminde bulunan 10 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi” açıklamasını yaptı.

SDG yerine Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) atıf yapan bakanlık aynı gün ikinci bir açıklama yaparak “Dört PKK/YPG’li terörist daha etkisiz hale getirildi” dedi.

3 Nisan’da Tel Abyad’a bağlı Kubrak ve Afdi Köy ile Tel Temir tarafında Umm El Keyf, El Dardara ve Tel Tavil köyleri vuruldu. 4 Nisan’da Kubirlik ve Afdi Köy hedef oldu. 5 Nisan’da Afdi Köy yakınında bir sivil araç vuruldu, üç kişi öldü. 7 Nisan’da Tel Abyad’ın batısındaki Hafiye El Salem, Ahmedi ve El Hurriye’deki SDG mevzileri bombalandı.

Savunma Bakanlığı 4 Nisan’da bir açıklama daha yaparak, yer ve zaman belirtmeden “24 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi” ifadelerini kullandı. Tabii, Kürt kaynaklar bu rakamları teyit etmiyor.

Peki bu tırmanışın nedeni ne? Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı başladığında Ayn İsa ile Tel Abyad arasındaki köylerden kaçanlar Rakka taraflarına giderken, Tel Temirliler Haseke bölgesine dağılmıştı. Çatışmalar dindiğinden beri insanlar peyderpey evlerine dönmeye çalışıyor. Ancak atılan havan topları dönmek isteyenlerin cesaretini kırıyor. Hatta Kürt kaynaklara bakılırsa son haftalarda bazı köylerin sakinleri tekrar evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Kuzeydeki özerk yönetimden bir yetkili Al-Monitor’a şunları aktardı: “Bölgenin ateş altında tutulmasının temel nedeni boşalan köylere dönüşlerin önlenmesidir. Koronavirüs krizine paralel olarak çatışmaların durmasını ve sivil alanlarda bir normalleşmenin olmasını bekliyorduk. Ancak tam tersine top atışları artıyor. 15 civarında köy bundan etkileniyor. Bu saldırılar özerk yönetimin koronavirüs ile mücadelesini de olumsuz etkiliyor.”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın deklare edip tutturamadığı hedeflerdeki ısrarı üzerinde de duruluyor. ABD ile 17 Ekim’de, Rusya ile 22 Ekim’de imzalanan mutabakatlar, Barış Pınarı Harekâtı’nı Tel Abyad ve Rasulayn arasında kalan 32 kilometre derinliğinde bir bölgeyle sınırlandırmıştı. Buna rağmen Erdoğan, güvenli bölge planını tüm sınır boyunca genişletme, kontrol altına alınan yerlerde yeni yerleşim merkezleri kurarak Türkiye’deki mültecileri buralara taşıma ve Deyrizor petrollerine ulaşma heveslerinden vazgeçmiş değil. Ateşin kesilmemesi de bu planların canlı tutulması amacına bağlanıyor.

Hâlbuki Milli Savunma Bakanlığı, koronavirüs nedeniyle askeri birliklerde sosyal hareketliliğin azaltılmasına karar vermişti. Bu kararın Suriye sahasındaki hareketlilikle ilgisinin olmadığı anlaşılıyor.

Bu sıcak tabloya karşın Türkiye’nin saha unsurlarında bir morâl kaybı ve düzensizlik de gözleniyor. Suriye Milli Ordusu’ndan 60 kadar savaşçı 5 Nisan’da Tel Abyad merkezinde El Alem kavşağında Türkiye’yi protesto etti. Maaşlarının ödenmediğini söyleyen silahlı kişiler, Türkiye’den sözlerini tutmasını ve Fırat’ın batısındaki bölgelere geçebilmeleri için sınır kapısının açılmasını istedi. 

Bölgedeki milisler 17 Mart’ta da Tel Abyad ile Rasulayn yolunu kapatıp oturma eylemi yapmıştı. Talepler aşağı yukarı aynıydı: Maaşlar ödensin, sınır kapısı açılsın, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine gidişlere izin verilsin ve birlikler arası görev değişimi yapılsın. 

Türkiye, Tel Abyad ve Rasulayn’daki sınır kapılarında koronavirüse karşı bazı önlemler aldı. Yerel kaynaklara göre sınır kapılarındaki bu önlemler, koronavirüs salgınının patlak vermesi hâlinde sağlık tesislerinin çok yetersiz olduğu bölgede sıkışıp kalma korkusuna yol açıyor.

Barış Pınarı açısından bir başka olumsuzluk da şu: Afrin’de olduğu gibi SMO bileşenleri arasında gerilimler yaşanıyor. 5 Nisan gecesi Rasulayn’ın Harabat bölgesinde milislerin “ganimet” olarak gördüğü ev ve işyerlerinin paylaşılmasında yaşanan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü. Saatler süren çatışmada iki taraftan sekiz milis öldü. 

Barış Pınarı Harekâtı 17 ve 22 Ekim mutabakatlarıyla durdurulmuşken daha ileri adımlar için sahayı sıcak tutmak kısır çatışma döngüsü dışında bir sonuç üretmeyebilir. Bu minvâlde havan toplarıyla saldırılar, kontrol edilen bölgelerin genişlemesi gibi bir sonuç da üretmiyor. Beri taraftan yerel halkla da sorunlar yaşayan milis güçlerin artan kızgınlığı Türkiye’nin başını derde sokabilir. 

Barış Pınarı milisler için de motive edici bazı vaatler içeriyordu. Yeni kontrol alanları, ekonomik kaynaklar, yapılacak toplu konutlar ve petrol bunların başında geliyordu. Bütçe krizi, uluslararası alandaki yalnızlık, Rusya ile birlikte çalışma zorunluluğu ve sahadaki koşullar dikkate alındığında ise Erdoğan’ın Barış Pınarı’nı yeniden canlandırması mümkün görünmüyor. Yani yarım kalmış bir iş daha fazla baş ağrısı olmaya aday gözüküyor.

Fehim Taştekin/Al-Monitor